Canimus surdis: Sağırlar için şarkı

1 Kasım 2012 Perşembe

Hafızamızın saklı kütüphanesi


“Kendim ve dostlarım için ve zamanın akışını yumuşatmak için yazıyorum.” Borges’in Kum Kitabı adlı öykü kitabını tam 17 yıl önce üniversite son sınıfta iken okumuştum. Üstelik tırnak içindeki cümleyi önemli bulmuş olmalıyım ki altını çizmişim. Yıllar içinde bu cümle beynimde sahibini yitirmiş ve “yumuşatmak” kelimesi “yavaşlatmak” kelimesi ile yer değiştirmiş, cümle beynimin kütüphanesinde “zamanın akışını yavaşlatmak” olarak yer almış ve cümlenin asıl sahibi Borges yerine de Tolstoy’u uygun görmüştü. Cümle Tosltoy’un “Sanat Nedir” kitabında idi. Tabiat nasıl ki boşluktan hoşlanmıyor ise beynimizde belki de akıl sağlığımız için kendi sınıflandırmasını kendisi yapıyor, hafızamızın raflarını kendince düzene sokuyor. Yıllarca Borges’in sözünü Tolstoy’a atfederek ahkam keserken her ikisine de haksızlık etmişim. Ancak bunu beynimin işlediği en masum suçlardan saymalı. Gözlerimi kapatıp hafızamın kütüphanesinde Borges’in Kum Kitabının içine, sahip olduğu yere koyuyorum cümleyi yıllar sonra. Hafızamızın o emsalsiz kütüphanesinde daha böyle ne kadar sahibini kaybetmiş cümle, anı, yüz, isim vb. var, nasıl bilebilirim ?  
Beynimizin bu koruyucu-kollayıcı oyunu “insan olmak istediği gibidir” aforizmasına da bir açıklama getiriyor. Beynimiz biz nasıl olmak istiyorsak farkında olmaksızın hafıza kütüphanemizi kendince düzenleyerek yıllar içinde aslında olduğumuz insandan çok olmak istediğimiz insana dönüştürüyor bizi. Olan ile olmak istenen arasındaki farkta böylece ortaya çıkıyor. Egosunun kurbanı bir sosyalist, paragöz çıkarcı bir Müslüman, zalim bir Budist…Kütüphanemizdeki olaylar, cümleler, nesneler…bir sarsıntı ile gerçek yerlerini bulsalar daha mı mutlu olurduk acaba ? Dostoyevski’nin dediği gibi : insanın kendinden bile sakladığı sırları vardır. Peki bunu da mı Dostoyevski söyledi ? Biz ne kadar “olan” yahut “olmak istediğimiz”iz ? Ne kadar gerçek ne kadar hayaliyiz ? Kütüphane raflarımızı birer birer elden geçirebilsek kim bilir nelerle karşılaşır nasıl da şaşırırdık. Belki de bir ihanetin hala kanayan yarası derhal iyileşir, bir aşağılanma övgüye, nefret sevgiye dönüşürdü. Muhasebe dediğimiz hafızamızın raflarından kitapları indirerek içine tekrar tekrar bakmak demek. Korkarak açtığımız kalın ciltli tozlanmış bir kitabın içinde belki de tek bir cümlenin dahi yazmadığını görmek ! 

Hiç yorum yok:

Bu Blogda Ara