Canimus surdis: Sağırlar için şarkı

15 Nisan 2014 Salı

Hipotenüsten kesinliğe koşanlar ya da iki kere iki beş eder

Yaşam suyunu Ortadoğu’nun semavi topraklarından, mitolojik arka plandan, batıl inanış ve korkulardan alan dogmatik bir belleğe sahibiz. Rüzgarlar adeta önyargıyı körüklemek için esiyor bu çorak coğrafyada. Ateş kusuyor diller kesinliğin keskin ucuyla.  Sonuç: düşünce kalıpları ile konforlu hayatlar. Belirsizlik korkutuyor bizi ve onunla yaşayacak kadar da kemale ermiş değiliz. Maalesef. Tarih boyunca yaptığımız hataların tekerrürü belirliliğe kör bir sadakati her daim mümkün kılıyor. Şiar açık: Ya bizdensin ya da düşman, taraf değilsen bertaraf olursun…1 ya da 0.  
Açık zaman algısı ürkütüyor bizi, sonsuzluk sanki bir hakaretmiş gibi…Her şeyin bir sonu, kıyameti olması gerektiği işlenmiş havsalamız almıyor zira başka türlüsünü. Zamanın ucunu kapatıyoruz. Kıyamet, cennet, cehennem, proleter diktatörlük… Soru işaretlerini yaşasın ölüm nidalarının sonuna ünlem olarak sokuşturuyoruz !
Cantor, Boltzman, Türing ve Gödel…Kesinliği ararken noksanlığın öldüren eşitliği karşımıza çıkıyor…! Etrafımızı saran belirsizliklere karşı “modern insan” ya da kalabalıklar “kesinlik”ten başı fena halde dönmüş bir şekilde aforizmalar, tehditler savuruyor etrafa.
Dini bütün olan Dostoyevski ise tüm bunları ne kadar da güzel ifade ediyor: insan, geçici hevesleri olan, tutarsız bir varlıktır ve tıpkı satranç oyunu gibi hedefe ulaşmayı değil de hedefe giden yolları daha çok sever. Emin olamayız elbette, ama insanın ulaşmak için çabaladığı şey, hedefe giden bu yol olabilir, o da hayatın ta kendisidir zaten. Aslına bakılırsa hedef iki kere iki dörttür yani bir formüldür; ama bu formül hayatın değil, ölümün başlangıcıdır. İnsan, daima iki kere ikinin dört etmesinden korkmuştur, tıpkı benim korktuğum gibi. İnsanın uğrunda denizler aştığı, hayatını tükettiği hedefi, iki kere iki dörttür: ama öte yandan insanın korkusu bu hedefe ulaşmaktır. Çünkü ulaştığı an hedefsiz kalacağının bilincindedir. İşlerini bitirip paralarını alan işçilerin gideceği yer meyhanedir, oradan da karakola düşerler nasıl olsa. Alın size, en az bir hafta sürecek uğraş. Peki ama bizler nereye gideceğiz ? Bu nedenle hedefe varışta bir huzursuzluk duyulur. İnsan, hedefe ilerlemeyi sever, ulaşmayı değil; şüphesiz çok gülünç bir durumdur bu. İşin en hoş tarafı, insanın daha doğduğunda gülünç olmasındadır. İki kere iki dört formülü, yine de dayanılmaz şey doğrusu. Bana kalırsa, iki kere iki dört büyük bir küstahlıktır ve etrafa tükürükler saçan, elleri belinde yol kesen bir külhanbeyinin ta kendisidir. İki kere ikinin mükemmelliğine inanıyorum; fakat ondan daha üstün olduğuna inandığım şey, iki kere ikinin beş etmesidir.    
Hipotenüsten ayrılıp az kullanılmış yolu seçin ve bırakın iki kere iki dört etmesin...

Hiç yorum yok:

Bu Blogda Ara