Canimus surdis: Sağırlar için şarkı

10 Nisan 2013 Çarşamba

Zevksizliğin Mimarları ve Bulaşıcılığı


Milan Kundera,  kadim aldanışımızı anlattığı “Şaka” adlı mükemmel romanında “Kentler birbirlerinden  bir ayna gibi yararlanmasını bilirler” der. Kroeber ise “üsluplar , uygarlık tarihinin girdiği dinamik biçimlerin ete kemiğe bürünmesidir” diyerek imler.

Arabayla, Türkiye’nin birbirine bağlanmış kara yollarından yola koyulduğunuzda birer “kalıp” olan mimari üslupların şehirlerden şehirlere nasıl da bulaşmış olduğunu hayretle fark edersiniz. Zira yollar sadece şehirleri birbirine bağlamaz, sevgileri, nefretleri, zevklerimizi ya da vasatlığı da birbirine bağlar.

Elleri kitapsız ve mürekkepsiz sözde“Yaşam Mimarı” müteahhitlerin ise bu yağmacı salgını yaymada merkezi rolleri tartışılmaz. Düğüm noktasından bu zevksizlik her yere bulaşır. Ve maalesef ülkeyi yağmalayan bu zevksizlik dünyanın başka hiçbir ülkesinde insanlar tarafından bu kadar itibar görmez, hoşgörüyle karşılanmaz.

Korku kültürü içinde, otoriteye itaat ederek büyüyen/büyütülen ve bir zamanlar Sinan adında inanılmaz bir mimar yetiştirmiş olan bu toplumda zevk arayışı duvara toslar ve biz şu yankıyı duyarız:

O Jupiter, quelle froide plaisanterie tu fis en nous creant ! 
( Ah Jupiter, bizi yaratmakla ne soğuk bir şaka yapmışsın ! )



Hiç yorum yok:

Bu Blogda Ara