Bireylerin öğrenme stillerini ve sahip oldukları zeka
türlerini dikkate alarak kişiye özel eğitim tasarlamak ne ölçüde mümkün? Son
birkaç yıldır A.B.D. merkezli MOOC Hareketi (Mass Open Online Course) bu konuda
fazlasıyla iyimser olmamıza neden oluyor. Endüstri çağının gereksinimlerine
göre oluşturulan müfredatın dijital çağımızda bireylerin gereksinimlerini
karşılamaktan uzak olması, klasik eğitimin artan maliyeti ve buna karşılık
düşen kalitesi ve “iş garantisi” sağlayamaması, klasik eğitimin başında uzun
zamandır sallanan Demokles’in kılıcı. 1920’lerde yine A.B.D.’de başlayan
ancak başarısızlıkla sonuçlanan posta ile uzaktan eğitim, son on yılda makine
öğrenme alanındaki gelişmeleri ve bilgi teorisyenlerini de arkasına alarak
yeniden eğitim kurumlarının kapısına dayanmış durumda.
Sınıf eğitiminde eğitmen ve öğrenci arasındaki çözülememiş
en temel mesele olan öğrenme stili, makine öğrenme destekli on-line platformlarla
bir sorun olmaktan çıkarılabilir. Zira makineler, topladıkları verileri analiz
ederek kişiye öğrenme stiline uygun eğitim tasarlamada her geçen gün daha fazla yok kat
etmekte.
Öte yandan gelişmiş ülkeler dahil kişi başına düşen
eğitim harcamalarının özellikle dar ve orta gelirli ailelerin, dolayısıyla
ebeveynlerinin yaşamları üzerindeki olumsuz etkileri, klasik eğitimle ilgili
soru işaretlerini ünleme dönüştüren faktördür. Eğitim mevcut yapısı itibarıyla
dünya çapında bir eşitsizliğin yaratıcısı konumuna ulaşmıştır. Bilgisayar
destekli öğrenme ile eğitim maliyetleri çok daha “makul” seviyelere çekilebilir,
tabana ve “yaşam boyu”na yayılarak eğitimde fırsat eşitliği yaratmada etkin bir
araç olarak kullanılabilir.
Ancak bu yeni paradigma, eğitim kurumlarının
pozisyonlarını acilen gözden geçirmelerini ve yeni koşullara hızlı bir şekilde
adapte olmalarını zorunlu kılmaktadır. Zira yüzyılımızın ikinci yarısına kadar birçok
eğitim kurumunun bu paradigma değişikliğinin yarattığı rekabete dayanamayarak yok olacakları tahmin
edilmektedir. Kendi yıkımlarını yaratarak, kendilerini bu yıkımdan sağ olarak çıkaracaklar yaşamaya devam ederken bunu başaramayanlar tarihteki yerlerini
alacaktır.
Henüz tüm olası etkileri hakkında tam fikir sahibi olmamakla birlikte bu
platformların dijital çağın yeni gereksinimlerini karşılamakta etkin birer araç
olacakları ifade edilmektedir. Yüz yüze eğitimi destekleyici bir araç
olacak/olması gereken bu platformlar eğitimde kalite ve fırsat eşitliği içinde
umut ışığı doğurmaktadır. Bu ışığın ne kadar güçlü ve aynı oranda etrafını
aydınlatacağını zaman belirleyecektir. Makalenin tamamını okumak için lütfen aşağıdaki bağlantıyı kullanın: http://www.emo.org.tr/ekler/0ee3d951e924760_ek.pdf?dergi=923