Filozoflar
bile kibir üzerine yazdıkları kitabın kapağına büyük harflerle isimlerini yazmazlar
mı? Evet, takıntılı bir şekilde keşfedilmek isteriz. Zira böyle anlamlandırırız
varoluşumuzu, bakın deriz gururla, boşuna gelmedim ki bu hayata ve boşuna
tüketmedim ki günlerimi, saçlarım boşuna mı ağırdı sanıyordunuz...Ve
reveransımızı çekeriz…
Ancak keşfedilemeyenler, buz dağının su altında kalan devasa
kısmıdır…Balzac “Tılsımlı Deri” adlı romanında şöyle der: “Tavan arasına
tıkılıp kalmış nice genç istidatlar, bir milyon kişinin bağrında, canı sıkılan
bir kalabalığın karşısında, bir dosttan, avutacak bir kadından yoksun oldukları
için solup gidiyor !”
Meksikalı şarkı ve söz yazarı Sixto Rodriuguez’in hayatını
anlatan “Searching for Sugar Man” belgeselini seyrettiğimde aklıma düşen ilk
düşünceler bunlar. Belki de Bob Dylan, Elvis Presley gibi döneminde sükse
yapmış nicelerinin ötesinde bir kabiliyet olan bu Meksikalı’nın, 1971’de çıkarttığı
müthiş albüm pazarlama hataları ve WASP ( Beyaz Anglo-Sakson ve Protestan)
ana akım medyanın özellikle görmezden gelmesi ile yok sayılır Amerika’da. Bir
Meksika yerlisinin, ırkçılığın izlerinin hala güçlü olduğu o dönem Amerikası’nda
nasıl rol model olması beklenebilirdi ki? Afro-Amerikan Blues’un, Rock&Roll
ile parlatılarak Elvis ile sahneye sürülmesi oysa ne de büyük bir ticari başarıdır
!
Sturgeon Yasası (bilim kurgu yazarı olan Theodore Sturgeon’dan
geliyor), “ her şeyin yüzde doksanı çer çöptür” der. Popüler kültürün “hit”
olarak önümüze koyduğu şeylerdir genellikle bu %90. Sorun, bizi bir yerlerde-belki
de bir tavan arasında, bekleyen %10’u yakalayabilmektir oysa ki.
Günümüzde manidar bir şekilde “Hazreti” lakabıyla anılan Google
ve gelişmiş arama algoritmaları sayesinde, belki de Sixto gibi yeteneklerin tavan
arasında solup gittiğine daha fazla şahit olmayacağız. Anlamsal (semantik) web sayesinde
gerçekten zevkimize uyan derinlikte kitap, müzik, oyun tavsiyeleri verebilecek
bize makineler. Her ne kadar Youtube bunu kısmen yapsa da, halihazırda sunulan
tavsiyeler beklentilerin çok uzağında. Lila Downs müziğini seven bendeniz, sağ
tarafta algoritmaların teklif ettiği önerilere şaşkınlıkla bakıyorum. Makine diyorum, beni hiç tanımıyorsun ! Algoritmalarda
daha gidilecek çok yol olduğu açık, ama yine de gelecek zengin vaatler sunuyor ! Sugar Man diyerek
Google’da bir arama yaptığımda ilk sırada Rodriguez çıkıyor karşıma.
İroni şu: Günümüzde var
olabilmek için öncelikle sanal olarak var olmak gerekiyor !
Ve tabii ki, algoritma örümceklerinin seni arayıp bulması !
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder